18 Kasım 2018 Pazar
Ağladıkça
Çok soğuk ve yağmurlu bir gün...
Şemsiye kullanmazdı.
Gözyaşlarına yağmur damlaları karışırdı çünkü.
Yalnız başına yürürdü hep.
Bir defter bir kalem,
Arabesk şarkılar bir de,
Alıp başını gitmesi için...
İçine attıklarını yazıya dökmeye çalışırdı.
Bazen defter kalem yetmezdi.
O kadar doluydu ki içi...
Anlat, anlat nereye kadar?
Belli, yorgundu.
Gözleri de doluydu.
Dedim ki: "Neyin var?"
Durdu...
Biraz bekledi...
-Anlatmak isterdim ama boşver, dedi.
-Niye boşvereyim dedim?
-Anlatınca iyi hissetmiyorum ki, dedi.
-Ne yapmamız lazım dedim?
Derin bir nefes aldı.
Yine durdu...
-Bilmiyorum, dedi.
-Bilmiyorum...
-Bilmek isterdim beni bu hâle getireni.
-Bilmek isterdim...
-Ama bilmiyorum.
-"Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım.
-Kapalıydı kapılar.
-Bana böylesi garip duygular niye gelir?
-Acı yüreğimden beynime sızar."
-Bugün de anlatamıyorum derdimi.
-Bugün de kendimi yoruyorum.
-Zor geliyor.
-Ama alıştım.
-"Ölümü özledim...
-Yaşamak isterken delice."
Anlattıkça daha da hüzünleniyordu.
Gözleri dalıyordu.
Tükenmiş gibiydi.
Mutluluğu yüzünden alınmış gibi...
-Anlatacak çok şeyim var ama böyle işte, dedi.
Şaşkındım.
Ne diyeceğimi bilemiyordum.
Devam etti.
-Muhtevasında kaybolduğum bu hayatın ceremesini çekmekten yoruldum, dedi.
-Kanatlarım yokken uçmaya çalışmaktan,
-Tükendiğim bu hayatta tutunacak bir dal aramaktan,
-Ağladıkça hiçbir şeyin geçmediği bu hayattan...
-Yoruldum, dedi.
-Çok yoruldum...
@Topalogluomur
bkz: alıntı (Ahmet Kaya - Penceresiz Kaldım Anne)
6 Eylül 2018 Perşembe
ŞAFAK DOĞAN GÜNEŞ
"Şafak Doğan Güneş..."
Bu cümleyi söyleyebileceğini beklemekti aslında askerlik.
İçindeki bütün duyguların;
"Seni" bambaşka yerlere götürdüğü bir ütopyaydı.
"Özlemek" dediğin o duygu var ya...
-Tek celsede söylüyorsun hani kolayca.
Öyle kolay söyleme. Yükü ağırdır çünkü orada özlemenin.
En büyük hayallerini koğuşta "tavana bakarak" kurduğun yerdi askerlik.
Yine aynı tavana bakıp ağladığın...
Ya da şafak sıkıştırdığında; dışarıya çıkıp gökyüzüne baktığın uzun uzun...
Hep bitireyim de, şunu yapacağım dersin orada.
Zaman başka türlü geçmez ki.
Zaman senin dostun filan değildir orada.
Bazı şeyler aklına geldikçe hüzünlendirir seni çünkü.
Ha, unutmadan...
Seni arayanlar senin için çok kıymetlidir orada.
Bir hâlini, hatrını sorsa kâfi...
Değer verdiğin insanların sesini duyduğunda;
Sesin ağlamaya yakın bi' titrer, dayanamazsın.
Belli etmek istemezsin ağladığını.
İyi olduğunu bilsinler istersin.
Hep arabesk müzik dinlemek istersin.
Mutluyken "mutsuz" olmaya çalışmak istersin orada.
Bunun nedenini sorsan kimse bilmez.
Bilmek de istemez.
Nefes alamadığını hissedersin bazen orada.
Bütün saflığın, bütün masumluğun oradadır.
En çok da kurduğun hayallerinin;
Hayalden öteye gidemeyeceğini fark ettiğin o an...
Ruhun yorulmuştur artık.
Pes etmiştir bedenin.
Zaman yine güçlüdür senden.
Şafak dediği de bir "yaveri" vardır zamanın...
Senin gücünü egale etmeyi başarmıştır bu iki kavram.
Saymaya başlamışsındır. Ama geriye doğru...
"169..."
"168..."
"167..."
"Ne zaman doğacak lan bu güneş?"
Böyle başlamıştı bizim sevdamız.
En çok da çaresizlik seni mahveder orada.
Elinden bir şey gelmez değil.
Ge-le-mez.
Sen susarsın ama...
İç sesin hep konuşuyordur aslında.
"Bu kafandaki cehennem susmayacak."
"Bırak kendini boşluğa."
"Alışmaya çalış."
Sonra alışmaya başlarsın.
Alışmak sana güzel hissettirir.
Ama gökyüzü hep seni hüzünlendirir.
Başkalarıyla paylaştığın...
Bu zamana kadar asla kabullenemeyeceğin;
Her şeyi gördüğün yerdir askerlik.
Kendine ket vurabildiğin.
Anlamsız şekilde kendini tanıyamadığın.
Kendinden uzaklaştığın.
"Hatta değer verdiğin her şeyden uzaklaştığın."
Bu uzaklaşmak, senin istemediğin bir şey olabilir.
Olsun...
Ama bunu kabullenmek zorundasın.
Kabullenmişsindir zaten.
Ve sona yaklaşırken.
Bir çok şey güzel gelmeye başlar sana.
Değiştiğini bilirsin.
Hissettiğin de budur.
Ramak kalmıştır güzel olan şeylere.
Bu değişmek sana hayatın vermiş olduğu bir anahtardır.
"Nasıl kullanmak istediğine bağlı olan..."
Ve umarım ben bu anahtarı güzel şekilde kullanabilirim.
~
Çünkü biliyorum ki, -biten askerliğim- değildi benim bütün yaşantım.
Yeni başlayan hayallerime açılan bir "kapıydı" sadece.
"Nasıl kullanmak istediğime bağlı olan..."
@Topalogluomur
Dipnot: Bu yazı askerdeki "yaşanmışlıklarımı" barındırır.
14 Şubat 2018 Çarşamba
Kağıt-Kalem
Kimseye yetmek gibi bir derdim yok.
Kendimi toparlayamadım daha.
Hatta toparlanamadım daha.
İçime atayım diyorum.
Sonra "kalem" bana gel diyor.
Gel abi...
-Bunları yazmadan toparlayamazsın.
-Hatta toparlanamazsın.
"Kağıt" diyor ki:
-Ne oldu abi, ne derdin var?
+Cevap yok.
-Anlat işte abi, her şeyi biliyorum.
+Cevap yine yok.
-Düşünmemeyi denesene abi.
+Düşünmemeyi düşünüyorum lan.
+Nasıl deneyeyim?
"Kalem" yine soruyor.
-Abi, neden her şeyi bize anlatıyorsun?
+(Sessizlik)
Yok mu bir başkası?
Yok mu bize anlattıklarını dinleyen biri?
Derdine derman olan?
Bak bugün "sevgililer günü."
Yok mu gerçek sevgiyi sana gösteren?
Yok sanırım...
"Kağıt" araya giriyor.
Çok üstüne gidiyorsun.
Biraz rahat bırak.
Susuyor adam.
Belli ki sessiz çığlıkları var.
"Sessiz çığlık" nedir bilir misin?
Söylemek isteyip sustukların.
İçine attıkların.
Gözyaşların.
Birikir, birikir, birikir...
Her birikim bir sessiz çığlıktır aslında.
Yaşamayan bilmez.
Neyse...
-Abi, ben son bir şey soracağım. Sen "kalemi" boşver.
+Sor.
-Abi, geleceğe dair hayallerin var mı?
+Evet.
Cevap "evet" ama sor bakayım.
Bu hayalleri gerçekleştirecek heves kaldı mı?
Kalmadı işte...
Yalnız kalmayı istemek.
Kendini unutturmak.
Kendini de unutmak.
Bir süreliğine.
Hiç olmak.
Arkana dönüp bakmadan gitmek.
Terk-i diyar eylemek.
İnsanın en büyük sınavı bu.
Saat 00.02
Hayat çok kısa.
Kıymetini bilmek lazım.
Yeri geldiğinde çekip gitmek lazım.
Böyle karmaşık bir durum içindeyim vesselam.
Ne kurtulabiliyorum, ne çözüm bulabiliyorum vesselam.
Üzgünüm bir hayli vesselam.
@Topalogluomur
4 Şubat 2018 Pazar
İnziva
İnzivaya çekiliyorum.
Her şeyden.
Herkesten.
Böyle "cinayet" gibi bir arabesk şarkı açıp.
Defalarca dinliyorum.
Mesela Orhan Gencebay.
-Geceler daha acımasız gündüzden.
Gecelerin ne suçu var?
Her şeyden sıkıldığımı hissediyorum.
Ürkütüyor beni bu durum.
Sanırım hayat; "kendine gel artık!" mesajını veriyor.
Yüreğim sıkışıyor.
Hatta nefes alamıyorum.
Düşüncelerim...
Olumlu, olumsuz her detay.
Özgürlüğüne kavuşmak isteyen bir köle gibi.
Bunu ifade edebilmek bile yoruyor.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı.
Cümlelerin kendilerini yormak istemediği.
Noktaların virgüllere isyan ettiği.
Olumlu, olumsuz her detay.
Sonra...
Boş vermeye başlıyorum.
Bu en korktuğum safha.
Ben detay severdim.
Bunu yapamam.
Ama artık çok geç.
"Boş ver."
Her şeyi bir kenara bırak.
-Hamal gibi sırtımda taşıyordum dertlerimin yükünü.
"Boş ver" dedik ya.
İyi gelmeye başlıyor.
Belki de bu bir kabulleniş.
Acıması yok tarif ettiğim duyguların.
İyi misin diye soracağını mı düşünüyorsun?
-Yok öyle bir dünya.
Hayatta en çok değer verdiğin şeyi kaybederek başlarsın.
Bu dünyaya alışmaya.
Alıştığını sanarsın.
Halbuki daha "yeni başlıyoruz!" der sana hayat.
Korkuyla hüzün arasında bir duygu karmaşası.
Sevdiğin şarkının nakaratını beklemek gibi.
Bir an önce gelse de söylesem dersin.
Ama gerçekten...
-Yok öyle bir dünya.
Hüzünleniyorsun.
Gözlerin uzaklarda.
Ağlıyorsun.
Yağmur da yağıyor inceden ince.
Gözyaşların yağmur damlalarına ayak uydurmak ister gibi.
İyi gelmeye başlıyor.
Terapi gibi.
Alıştın mı?
Her şeye rağmen ayakta kalabilmeye.
Alıştın mı?
"Canın sağ olsun" diyebilmeye.
Alıştın mı?
"Eyvallah" diyebilmeye.
Evet. Alıştım.
Alışırsın tabi.
"Çünkü hem günahsız hem günahkarsın hayat gibi."
@Topalogluomur
Bkz: alıntı (Geceler daha acımasız gündüzden)
Bkz: alıntı (Hamal gibi sırtımda taşıyordum dertlerimin yükünü)
Bkz: alıntı (Çünkü hem günahsız hem günahkarsın hayat gibi)
Bkz: alıntı (Hamal gibi sırtımda taşıyordum dertlerimin yükünü)
19 Ocak 2018 Cuma
Karamsar
-Çok karamsarsın, bu kadar kötü düşünme. Hayat her şeye rağmen yaşanmalı. Güzel yerlerinden bakarak...
+Evet, haklısın. Çok karamsarım.
+Sana neden karamsar olduğumu anlatayım mı?
-Anlat bakalım.
İyi dinle.
Bu sorularıma kulak ver.
Her şeyi gözünün önüne getirdin mi sen hiç?
Mutlu olduğun anlarında bile olumsuzluğa bağladın mı sonunu?
Kötü senaryolar beyninin her yerinde dolaştı mı?
İyi niyetinden yara aldın mı?
Aldatıldın mı lan mesela?
Ya da sevmekten kör oldu mu gözlerin?
Kaybettin mi çok değer verdiğin bir insanı?
Unutmak için şehir değiştirdin mi?
Kendini tanıyamadığın anlarını hatırlıyor musun?
Aynaya bakamadığını peki?
Yalnızken ağladın mı hiç?
Çaresizlik nasıl bir duygu?
Biliyor musun?
Karanlıklara saklandın mı?
Müslüm Baba dinledin mi dertliyken?
Sarhoş olmak istedin mi?
Suyla konuştun mu duştayken?
Suya dert anlattın mı lan hiç?
Su lan, su...
Duvarlar üzerine geldi mi?
Yağmur damlalarından huzur bekledin mi?
Gözlerini kapatıp sarıldın mı soğuk damlalara?
En sevdiğin şarkıları bir parkta oturup dinledin mi?
Ama yine yalnızken?
Yazı yazdın mı mesela?
Mum ışığında?
Kurşun kalemle?
Ufak bir cümle dahi olsa kâfi?
Yazmadın dimi?
Küfür etmek istedin mi?
İsyan ettin mi bağıra bağıra?
Ya da sövdün mü gelene geçene?
Güvenin ruhunu terk etti mi hiç?
Pes ediyorum dedin mi?
Gitmek istiyorum dedin mi?
İçten gülebilmeyi özledin mi?
Yoruldum dedin mi?
Söylesene oğlum? Dedin mi?
Çok soru sordum dimi?
Belki de çok karamsarım haklısın.
...
Hiç beklemediğin anda...
Bazen uyku bile ağır gelir.
Hiçbir şey olmasın, -sabah olur dersin;
Bu sefer uyanmak ağır gelir.
İstemezsin.
Öyle boktan bir şey işte.
Yaşamadan anlayamazsın.
Şimdi soruyorum sana.
Çok mu karamsarım?
@Topalogluomur
18 Ocak 2018 Perşembe
Aga
İnsanlardan.
İnsanların yükünden.
İnsanların karmaşasından.
Hep bir -parçası eksik hayatımdan.
Tamamlayamadığım hayallerimden.
Düşümde kalan -dünlerimden.
Var olamadığım -bugünlerimden.
Düşünemediğim -yarınlarımdan.
Dünyanın beyhude ninnisinden.
Anlamsız tınısından.
Derdimi yazılara saklamaktan.
Yazılara saklanmaktan.
En çok da kendimden saklanmaktan.
Dökemediğim gözyaşlarımdan.
Yağmurlara anlatmaktan.
Islanmaktan.
Karanlıklarımdan.
En çok karanlıkları severdim ben.
Karanlıkta kaybolmayı.
Yok olmayı...
Ama çok yoruldum aga.
Nefes alamamaktan.
Güvenememekten.
Sevememekten.
Güçlü gözükmekten.
Sabretmekten.
"Hayırlısı" demekten.
İçime atmaktan.
"Keşke" demekten.
Çok yoruldum lan.
Çok...
Anlatamamaktan yoruldum aga.
Çaresiz olmaktan.
Yalanlardan.
Dolanlardan.
Sahte bakışlardan.
Naylon duygulardan.
Hak etmeyenlerden.
Hatta;
Kendimden bile yoruldum ben aga.
-Neden biliyor musun?
+Bilmiyorum.
-Çünkü bu hayat seni kolay sandığın zorluklarla yüzleştirir.
Sonra; karşına geçip acımasızca seni seyreder.
Sen yapamayacağını anlarsın, ve dersin ki;
"Çok yoruldum aga."
@Topalogluomur
7 Ocak 2018 Pazar
Mizaç
Hüzünlü değilim.
Benim mizacım böyle.
-Özel bir yeteneğim olsa ne yapardım biliyor musun?
+Hayır, bilmiyorum.
Zamanı durdurmak isterdim.
Mutlu olduğum anları bir kutuda saklamak.
Neden biliyor musun?
+Biliyorum. Her zaman mutlu olmak kolay değil.
Fotoğraflarında gülmek.
Ama içinde yaşamak her şeyi.
-Kolay mı sanıyorsun?
+Hayır.
-Bu hayattaki en güzel duygu sence nedir?
-Ben söyleyeyim mi?
+Söyle.
-Sana değer veren insanların senin mutlu olduğunu görmesi...
O yüzden tutunmak zorundayım hayata.
O yüzden bazı anları unutmak istemiyorum.
O yüzden...
Neyse.
Zaman o kadar acımasız ki.
-Neden?
+Gitmek kolay değilmiş lan.
Ben en çok gitmenin kolay olduğunu sanırdım.
Meğer en zor olanıymış.
Düşünmekten yorulduğumu hissediyorum.
Ama güçlü kalmak zorundayım.
-Güçlü kalmak kolay mı sanıyorsun?
+Hayır, sanmıyorum.
-Eee, bu mu yani?
...
...
+Dalmışım kusura bakma.
Bazen dalıp gidiyorum, anlam veremediğim boşluklara.
-Neden?
+Çok soru soruyorsun.
-Sen de...
O boşluklar geçmişimi gösterir bana hep.
Belki de, göremediklerimi.
Görmek istediklerimi saklar bu anlamsız boşluklar.
-Hiç aşık oldun mu?
+Ne alaka şimdi?
-Bilmem, sormak istedim.
+Güvenmek istiyorum.
-Sorularıma da boşluklar gibi anlamsız cevap vermen peki?
+Her şeyin bir nedeni vardır.
-Neden yazıyorsun?
+Bilmiyorum. Hiç düşünmedim.
Ama bir fikir olsun diye kısaca anlatayım.
"Yazdıklarım beni tamamlayan bir parça gibi.
O parça eksik olduğunda;
Ben de eksiğim.
O parça hep benimle olmak zorunda.
O parça var ya...
Beni ben yapan parça.
Her şeyiyle..."
-Anlatabildim mi?
+Evet.
Soruyu sordum;
ve paramparça...
~İlk iki cümlede; Erdal Tosun - "Hayat bu ufaklık" dizelerinden alıntı yapılmıştır.
@Topalogluomur
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






