27 Mayıs 2019 Pazartesi
Çocuğum Belki
-Çocuğum belki.
Biliyorum...
Bazen çocukça davranıyorum.
Farkındayım...
Hiç büyümek istemezdim ki.
Tahayyül etmemiştim çünkü,
Böyle olacağını.
Küçük yaşta kalabilseydim keşke.
Dertlerim de öyle kalsalardı.
Benimle büyümeselerdi...
Hiçbir şeyim olmasaydı.
Oyuncaklar...
Su tabancası...
Atari...
İmkanlarım kısıtlı olsaydı.
Her sabah erkenden kalkıp
Sokağa inip top oynasaydım.
Kaldırım taşlarından kale yapsaydım.
Tek başıma...
Terleseydim.
Havlu koysaydı "BABAM" sırtıma terlediğimde.
Bana kızsaydı "BABAM" keşke,
Akşam ezanı okunduğunda eve girmediğim için.
"ANNEM" sepeti indirip
Beni ekmek almaya gönderseydi keşke,
Kendime de çikolata aldığım için bana söylenseydi.
'Dişlerin çürüyecek oğlum' deseydi.
En büyük derdim,
Sokağa arabaların park etmesi olsaydı.
Arabaların altına top kaçınca,
Üstüm başım kirlenseydi keşke.
Yere düşüp dizimi kanattığımda,
Balkondan "annem" gördü mü diye,
Telaşlansaydım.
Gazozuna maç yapsaydık sokakta.
En çok golü ben atsaydım keşke.
Yenildiğimiz zaman da,
"ANNEMDEN" değil de "BABAMDAN" para isteseydim yine.
'BABA bana bir milyon verir misin?'
Bir milyona istediğimi alabilseydim.
Arkadaşlarımın canı çektiğinde,
Onlara da verseydim.
Paylaşsaydım daha fazlasını.
Samimiyet eskisi gibi kalsaydı keşke.
Yalana ihtiyacımızın olmadığı kadar.
Dedim ya, çocuğum belki...
Hala...
Maziyi özlüyorum belki de.
Yeis içinde eski günleri düşünüyorum.
Ama...
Keşkeleri görmezden geliyor zaman.
Gözünün yaşına bakmıyor.
-Mukadderat diyorsun.
-Hayat diyorsun.
-Tecrübe diyorsun.
-Hayırlısı diyorsun.
İllaki bir isim koyuyorsun.
Neden biliyor musun?
Çünkü yaşlanıyorum diyemiyorsun...
@Topalogluomur
18 Mayıs 2019 Cumartesi
Biz Üç Kişiydik
-Ben.
-Sustuklarım.
Ve -anlatamadıklarım.
Hepsi ayrı ayrı derinlik bıraktı yüreğimde.
Hepsinin yükü, ağır geldi bünyeme.
Hiçbiri acımadı, tenha yalnızlığıma.
-Ben mesela...
O, en çok yalnızken açığımı arardı.
Bırakmazdı peşimi.
Kafamın içindeydi.
Engel olamazdım.
Çaresiz kalırdım kontrolü karşısında.
Masumdu.
Masum ama yine de acımasızdı.
Kendini düşünürdü.
Duygusal değildi.
-Ben, benim derdi.
Sen kimsin?
-Ben yokken de; benliğindeki sen misin?
Cevap veremezdim, bu ağır soruya.
Haklıydı.
Sonra -sustuklarım girdi araya.
Kendi içime -sustuklarım.
-Ben ve -sustuklarım...
Araları gayet iyiydi bu ikilinin.
-Sustuklarım içime yerleşmişti bir kere.
-Beni kabullenmişlerdi.
-Ben de onları.
-Sustuklarım bana hep şöyle derdi:
Senin en kötü zamanlarında yanındaydım.
Son raddeye kadar.
Kendi tahammülünün dışına çıkmak istediğin.
Kendini içten içe parçaladığın.
Tükendiğin.
Ama içine attığın...
O an yanında kim vardı?
Üzülerek söylüyorum ki, o da haklıydı.
Maalesef...
Asıl üzen belki de, -anlatamadıklarımdı.
-Anlatamadıklarım bir köşedeydi.
-Anlatamadıklarım bir köşedeydi.
Boynu bükük, sessiz ve mağrur...
Kendine kızıyordu.
Haklı olmak istiyordu -ben ve -sustuklarım gibi.
Yanımda olmak istiyordu.
Belki, -anlatamadıklarımın da bir bildiği vardı.
Söylenip harcanmak istemedi belki de.
Hatırlanmak istedi.
Sonra bir anda yanıma geldi -anlatamadıklarım.
Özür dilerim dedi.
Özür dilerim.
Senin, kötülüğünü hiçbir zaman istemedim.
Seni tanıdığımdan beri tek bir korkum oldu.
Her şeyi söylediğini ve bir daha yanında olamayacağımı düşündüm.
Umarım yanında kalırım ve...
Anlatamadıkların, yani -ben, yani -sustukların, hep -seninle oluruz.
Çünkü biz üç kişiydik.
Unuttun mu?
@Topalogluomur
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

