6 Eylül 2018 Perşembe
ŞAFAK DOĞAN GÜNEŞ
"Şafak Doğan Güneş..."
Bu cümleyi söyleyebileceğini beklemekti aslında askerlik.
İçindeki bütün duyguların;
"Seni" bambaşka yerlere götürdüğü bir ütopyaydı.
"Özlemek" dediğin o duygu var ya...
-Tek celsede söylüyorsun hani kolayca.
Öyle kolay söyleme. Yükü ağırdır çünkü orada özlemenin.
En büyük hayallerini koğuşta "tavana bakarak" kurduğun yerdi askerlik.
Yine aynı tavana bakıp ağladığın...
Ya da şafak sıkıştırdığında; dışarıya çıkıp gökyüzüne baktığın uzun uzun...
Hep bitireyim de, şunu yapacağım dersin orada.
Zaman başka türlü geçmez ki.
Zaman senin dostun filan değildir orada.
Bazı şeyler aklına geldikçe hüzünlendirir seni çünkü.
Ha, unutmadan...
Seni arayanlar senin için çok kıymetlidir orada.
Bir hâlini, hatrını sorsa kâfi...
Değer verdiğin insanların sesini duyduğunda;
Sesin ağlamaya yakın bi' titrer, dayanamazsın.
Belli etmek istemezsin ağladığını.
İyi olduğunu bilsinler istersin.
Hep arabesk müzik dinlemek istersin.
Mutluyken "mutsuz" olmaya çalışmak istersin orada.
Bunun nedenini sorsan kimse bilmez.
Bilmek de istemez.
Nefes alamadığını hissedersin bazen orada.
Bütün saflığın, bütün masumluğun oradadır.
En çok da kurduğun hayallerinin;
Hayalden öteye gidemeyeceğini fark ettiğin o an...
Ruhun yorulmuştur artık.
Pes etmiştir bedenin.
Zaman yine güçlüdür senden.
Şafak dediği de bir "yaveri" vardır zamanın...
Senin gücünü egale etmeyi başarmıştır bu iki kavram.
Saymaya başlamışsındır. Ama geriye doğru...
"169..."
"168..."
"167..."
"Ne zaman doğacak lan bu güneş?"
Böyle başlamıştı bizim sevdamız.
En çok da çaresizlik seni mahveder orada.
Elinden bir şey gelmez değil.
Ge-le-mez.
Sen susarsın ama...
İç sesin hep konuşuyordur aslında.
"Bu kafandaki cehennem susmayacak."
"Bırak kendini boşluğa."
"Alışmaya çalış."
Sonra alışmaya başlarsın.
Alışmak sana güzel hissettirir.
Ama gökyüzü hep seni hüzünlendirir.
Başkalarıyla paylaştığın...
Bu zamana kadar asla kabullenemeyeceğin;
Her şeyi gördüğün yerdir askerlik.
Kendine ket vurabildiğin.
Anlamsız şekilde kendini tanıyamadığın.
Kendinden uzaklaştığın.
"Hatta değer verdiğin her şeyden uzaklaştığın."
Bu uzaklaşmak, senin istemediğin bir şey olabilir.
Olsun...
Ama bunu kabullenmek zorundasın.
Kabullenmişsindir zaten.
Ve sona yaklaşırken.
Bir çok şey güzel gelmeye başlar sana.
Değiştiğini bilirsin.
Hissettiğin de budur.
Ramak kalmıştır güzel olan şeylere.
Bu değişmek sana hayatın vermiş olduğu bir anahtardır.
"Nasıl kullanmak istediğine bağlı olan..."
Ve umarım ben bu anahtarı güzel şekilde kullanabilirim.
~
Çünkü biliyorum ki, -biten askerliğim- değildi benim bütün yaşantım.
Yeni başlayan hayallerime açılan bir "kapıydı" sadece.
"Nasıl kullanmak istediğime bağlı olan..."
@Topalogluomur
Dipnot: Bu yazı askerdeki "yaşanmışlıklarımı" barındırır.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
